2023-2024 Öğretim Yılı Coğrafya Dersi Plan Örnekleri 2023-2024 Öğretim Yılı Coğrafya Dersi Sene Başı Zümre Tutanağı Örneği 9-10-11-12.Sınıf Coğrafya Dersi Günlük Plan Örnekleri 2018-2019 Öğretim Yılı Coğrafya Dersi Yazılı Örnekleri (9,10,11 ve 12.Sınıflar) Yeni Coğrafya Öğretim Programı (20.01.2018)

Zeugma

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Ihsan
Mesajlar: 2460
Kayıt: Çrş Ağu 21, 2013 8:34 pm
Ettiği Teşekkür: 168
Aldığı Teşekkür: 288

Zeugma

Mesaj gönderen Ihsan »

ZEUGMA

Resim

Gaziantep ili, Nizip İlçesi , Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında yer alır. Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olar Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat'ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur.80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır.

Büyük İskender'in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında burada Selevkos Euphrates (Fırat'ın Silifkesi) adında bir kent kurar. Daha sonraları M.Ö.1.yy.'da kent Roma hakimiyetine girer .Bu hakimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle "Zeugma" adını alır. Roma İmparatorluğu'nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu'nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma'da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir. 80 bin kişilik nüfus Zeugma'yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir. Örneklemek gerekirse Zeugma komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır'daki İskenderiye'den ( Aleksandreia)'dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi. Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra (Londinum)'dan ise birkaç kat büyüklükteydi.

Ünlü coğrafyacı Strabon da Zeugma'dan bahsetmektedir. Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma'da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir. Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke'nin bir tapınağı yapılmıştır. Bu tapınak halen toprak altındadır. Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir. Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı , diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır.

ZEUGMA'NIN KRONOLOJİK TARİHÇESİ

M.Ö. 300.yy. Büyük İskender'in Generallerinden 1.Selevkos Nikator Belkıs/Zeugma'nın ilk yerleşimi olan Selevkeya Euphrates kentini kurar

M.Ö. 1.yy. Kentin Selevkeya Euphrates adı korunarak Kommagene Krallığı'ın 4 büyük kentinden biri olur.

M.S. 1.yy. M.Ö.1.yy.'ın ilk çeyreğinde Roma İmparatorluğu'nun topraklarına katılır ve ismi de "köprü" - "geçit" anlamına gelen "ZEUGMA" olarak değiştirilir.

M.S. 252 Sasani Kralı 1.Şapur Belkıs/Zeugma'yı ele geçirerek yakıp yıkar

M.S. 4.yy. Belkıs/Zeugma geç Roma hakimiyetine girer.

M.S. 5-6.yy. Belkıs/Zeugma Erken Roma hakimiyetine girer.

M.S. 7.yy. İslam Akınları sonucu Belkıs/Zeugma terk edilir.

M.S. 10-12.yy. Küçük bir İslami yerleşimi oluşur.

M.S. 16.yy. Bugünkü adıyla Belkıs Köyü kurulur.

Kazıların tarihi

Belkıs Tepesinin güneyinde Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından ilk kazı çalışmaları başlatılmıştır. Ana kayaya oyulmuş oda mezar ve önünde yapılan kazıda kaçakçılardan arta kalan çok sayıda heykel bulunarak Gaziantep Müzesi'ne taşınmıştır. Mezar sahiplerine ait kireç taşından yapılmış olan bu heykeller Gaziantep Müzesi'nin Belkıs Salonu'nda sergilenmektedir.

YIL: 1992

Dionisos ve Ariadne'nin düğünü sahneli taban mozaiğini kurtarma kazısı Gaziantep Müzesi tarafından yapılmıştır. Bu mozaiğe de yine yıllar önce ilk olarak kaçakçılar ulaşmış, daha sonra satıcı ve alıcı arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle olay patlak vermiş ve kazılara başlanmıştır.

YIL: 1993 - 1994

Bu yıllarda Birecik barajının gündeme gelmesi ile Gaziantep Müzesi kendisine yeni kaçak kazı haberlerinin gelmesini beklemeden kazıları hızlandırmıştır. Mevcut Roma villasını genişletme çalışmalarının dışında Belkıs/Zeugma'da 1955 yıllarından beri yapılmakta olan büyük çaptaki kaçak kazılardan arta kalanları kurtarmak için harekete geçilmiştir.

İlk yıllar Şelte Deresi'nde daha önceki yıllarda açılmış kaya mezarı önündeki terasta dizili olan kartal ve yün sepeti kabartmalı mezar stellerini , Çimlitepe Mevkii'nde tonozlu bir mezar önünde yer alan başı kesilmiş kalker heykeli ve Ayvaz Tepesi'nin kuzey-batısında mevsim tanrıçası resimli taban mozaiğini kaldırarak Gaziantep Müzesi'ne götürmüştür.

YIL: 1993

Gaziantep Müzesinin yaptığı kurtarma kazılarına West Avustralya Üniversitesi'nden gelen Arkeoloji ekibinin katılımıyla çalışmalar ilk kez uluslar arası düzeye ulaşmıştır. Ama Kelekağzı mevkiinin doğusundaki tepede ulaşılan ilk Roma Villasının taban mozaik döşemesinin de kaçakçılar tarafından sökülmüş olduğu ortaya çıkmıştır. Kaçakçılardan arta kalan harflerden buradan sökülen mozaik resimlerinin ölümsüz iki aşık Metiox ve Partenope'ye ait olduğu, ve bunların ABD'nin Huston kenti müzesinde bulunduğu ortaya çıkarılmıştır.

YIL: 1994

Şu anda Birecik Barajı'nın suları altında kalmış olan Roma Hamamı ve Gimnazyum Kompleksi Gaziantep Müzesi tarafından kazılmıştır. Bu kazıyla Belkıs/Zeugma kent sınırının Belkıs Köyü ile sınırlı olmadığı , köyün yaklaşık 800 mt. Doğuya doğru uzandığı tespit edilmiştir.

YIL: 1996 - 1999

Fransa'nın Nantes Üniversitesi'nden Dr.Catherine Abadi REYNAL ile Gaziantep Müzesi başkanlığında kurtarma kazıları yapılmıştır. Bu katılımlı kazıyla birlikte Belkıs kenti bütünüyle ele alınmıştır. Kelekağzı mevkiinde yerleşim katları ve kanalizasyonu, Halme deresinde Bizans, Roma evleri ve blok kesme taşlarla örülmüş kanalizasyon, Bahçedere'de Zeytinyağı atölyesi açığa çıkarılmış olup, Belkıs Kenti'nin güney-doğu , güney-batı ve kuzey-doğu'dan yarım ay biçiminde saran Nekropol'deki mezarların tespiti ve arazinin elverdiği ölçüde Elektro-Jeofizik çalışmaları yapılmıştır.

Ayrıca Mezarlık üstü mevkiinde bir Roma Villasının yemek odasının zemininde Minos Boğası konusunun resmedildiği bir taban mozaik döşemesi açığa çıkarılmıştır. Bu mozaikte kanat yapıp ilk uçan insanlar olarak bilinen Daidalos ve oğlu Eykaros da resmedilmiştir. 1998-99 Kelek ağzı mevkiinde yapılan kazı ise Belkıs'da yapılan kaçak kazıların büyüklüğünü öne sermiştir. Burada anıtsal bir yapının yaklaşık 20x15 ebadındaki bir salonun resimli taban mozaik döşemesinin önceki yıllarda parça parça sökülmüş olduğu saptanmıştır.

Kazı çalışmaları esnasında bilgilerine başvurulan Belkıs yaşlıları bu ve bunun gibi birçok mozaik döşemenin 1960-70'lerde sökülüp, develere çatılarak Suriye'yi götürüldüğünü ifade etmişlerdir. Gaziantep müzesine götürülen Akratos Mevsim Tanrıçası ve satirlerin olduğu taban mozaiği haricinde bir mozaik daha vardı. Çingene adı verilen bu nadide eser, kaçakçıların hışmından kıl payı kurtulmuş olan bir kadın başıdır.Mozaik sanatçısı bunun gözbebeğini öyle yerleştirmiş ki , etrafındaki 360 derecelik açının neresinde olursanız olsun gözleri size bakmaktadır.

Teşhire konan bu kadın başının gözleri şimdi Gaziantep müzesi ziyaretçilerini 360 derecelik bir açıyla izlemektedir. Diğer bir mozaiğin Kelekağzı üstü mevkiinde olduğu duyumunun alınması üzerine burada yapılan kazıda ilk odada sökülmüş mozaik, diğer odalardan birinde Dionisos , diğerinde ise Nehirlerin baş tanrısı Okeanos ve Tethis mozaiği gün ışığına çıkarılmıştır.Belkıs/Zeugma'nın ne kadar önemli ve hareketli bir şehir olduğunu ise ele geçen bu mozaiklerden başka Gaziantep müzesinin iskele üstü tepesinde yaptığı özgün kurtarma kazı çalışmaları neticesinde bulduğu Roma arşivi kanıtlamaktadır.

Bu arşiv odasında toplam 65 bin adet mühür baskısı ele geçmiştir. Bu sayı diğer antik şehirlerin tamamında bulunan ve yayınlanan mühür baskılarından daha çoktur. Üzerinde resimler olan mühür baskıları papirüs , parşömen gibi dokümanların değerli eşyaların konulduğu torbaların, yiyecek içecek kaplarının ve gümrük balyalarının mühürlenmesinde kullanılmaktaydı. Bu tip eşyalara bağlanan kil hamuruna mühür basılması neticesinde kil hamuru üzerine mühür veya, yüzük taşı üzerindeki resimler çıkmaktaydı. Bu mühürler posta gönderilerinin alındı veya malzemelerinin açıldığı kanıtı olarak arşiv odasında korunmaktaydı.

YIL:2000

Birecik Baraj gölü altında kalacak olan Belkıs/Zeugma mezarlık üstü mevkiinde Gaziantep Valisi Sayın muammer Güler ve Birecik Barajı Konsorsiyumu ve Birecik Barajı A.Ş.'nin katkılarıyla Gaziantep Müze müdürlüğü kurtarma kazılarını yoğunlaştırmıştır. Halen tüm hızıyla devam etmekte olan çalışmalarda , üç ay içerisinde iki adet Roma villasının büyük bölümü açığa çıkarıldı.

Bunlar yemek odaları, dinlenme odası, havuz ve hazneli çeşme (implivium) ,bahçe ve çevresi sütunlu havuz (atrium), salon, kiler ve Latrine'dir.Bu odaların beş tanesinin tabanında çeşitli konuların resmedildiği mozaik döşemelere rastlanmıştır. Bunlardan dört adedi kaldırılarak Gaziantep müzesine taşındı.

Önemli buluntular

HEYKELTRAŞ EKOLÜ

Belkıs/Zeugma'yıAnadolu'daki pek çok antik kent içinde ön plana çıkaran bir çok özellik bulunuyor.Bu özelliklerden birisi kendine has özellikler taşıyan heykeltraşlık ekolüdür.

Belkıs/Zeugma'da ele geçirilen heykeller, kabartmalar ve mezar stellerinde kendini gösteren bu ekole ait pek çok örneği Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli müzelerinde görmek mümkün.

90 BİN BULLA

Zeugma kazıları sırasında ortaya çıkarılan ve bu alanda bir "dünya rekoru" Gaziantep'e ve Türkiye'ye kazandıran "bullalar" da Belkıs/Zeugma'yı eşsiz kılan özellikler arasında yer alıyor. Bulla mühür baskısı anlamına geliyor. Yani bir mektup , bir ferman , ya da paketi başka yerlere göndermek gerektiğinde , kapatılıp üzerine vurulan özel mühür baskı demek.

Bu da Zeugma'nın devlet arşivinin günümüze yansıyan izleri sayılıyor. Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen bu önemli koleksiyondaki mühür baskılarının sayısı ekim ayı içerisinde bulunanlarla birlikte 90.000'i buluyor. Arkeoloji uzmanları bu rakamın "Dünyada bir müze kayıtlarında bulunan en fazla bulla " olduğunu belirtiyor. Pişmiş topraktan yapılan bu bullalar , üzerinde taşıdıkları son derece zengin tasvirler ile Belkıs/Zeugma'nın diğer antik kentlerle olan ilişkileri, dönemin ekonomik, sosyal ve dini hayatı üzerine benzersiz bilgiler edinmemizi sağlıyor.

ROMA'NIN 4. LEJYON BÖLGESİ

Zeugma'yı önemli antik kentler arasında farklı kılan diğer bir olay da Roma İmparatorluğu döneminde üslenmiş olan ve çoğunluğu Anadolulu askerlerden oluşan Skitia (İskitya ) Lejyonu'nun bu kentte bulunmasıdır.

Bu lejyon Roma imparatorluğunun en önemli 4 kentinden biri konumundaydı. Kaynaklar bu garnizonun daha sonraları Romalı bir yapıya bürünüp "IV.Lejyon" adıyla Fırat kıyılarının koruması görevini üstlendiğini belirtiyor.

MOZAİKLER KENTİ ZEUGMA

Zeugma'nın asıl önemi, kazılarla ancak küçük bir bölümü ortaya çıkarılabilen Roma Villaları ve bu villaların tabanlarını süsleyen mozaiklerdir. Benzerleri Türkiye sınırları içerisinde sadece Ephesus (Efes) Antik kentinde görülen bu yamaç villaları arkeolojik açıdan büyük önem taşımaktadır. Sadece A bölgesi kazılarında gün ışığına çıkarılan mozaiklerin alanının 1000 metrekareyi bulması Zeugma'nın tam anlamıyla bir mozaik kenti olduğunu ortaya çıkarıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda uzmanlar Zeugma'daki kazıların tamamlanmasıyla Gaziantep Müzesi'nin dünyanın en büyük mozaik müzesi haline dönüşeceğini söylüyor.

Yolların kesişme noktasında bulunması ve ticaret ve garnizon kenti olması Zeugma'yı sanatçıların gözünde çekici yapmış. Emekli olan subaylar bile kente yerleşmeye başlamışlar. Güvenli ve zengin bir kent olan Zeugma'ya dönemin en iyi sanatçıları akın etmeye başlamışlar. Böylelikle sanatçılar , kentte, günümüzde olaylar yaratan mozaikler, freskler ve heykeller bırakmışlardır. Zeugma çağımız yöneticilerinin nedenini bilmedikleri biçimde zenginleşirken, kültür ve güzel sanatlarda da gelişimini sürdürmüştür. Kentin hemen tam karşı kıyısında bulunan ve şimdi çoktan sular altında kalan Apameia kenti ise Helenistik çağdan sonra Zeugma'nın her alandaki rekabetine dayanamayınca terkedilmiştir.M.S.2.yüzyılda Zeugma'yı Apameia'ya bağlayan , ağaç kütüklerinden yapılmış salların oluşturduğu ahşap bir köprü bulunuyormuş. Zeugma'daki villa tipi yerleşimler , bu köprünün Fırat kıyısından başlayarak , batı yönünde yaklaşık 300- 350 metre yüksekliğindeki Belkıs Tepesi'nin üstündeki Akropolis'in eteklerine kadar ulaşmıştır. Yamaçların güney ve batı bölgesi nekropol (mezarlık) , doğu ve kuzeydoğu tarafı mahalleler, kuzey kesimi ise yönetsel bölümler ve lejyon bölgesiydi. Akropolis'in üzerinde ise Zeugma sikkelerinde sıkça rastlanan Tykhe (talih ve kader tanrıçası ) Tapınağı bulunmaktaydı. Zeugma'nın genel topoğrafik yapısı , tam bir yamaç kenti görünümündeydi. Helenistik dönemde başlayan villa geleneğine göre , yüksek ve manzaralı alanlar seçiliyordu. Roma dönemine gelince , yüksek yerlerde oturmak, asillere özgü bir tercih ve ayrıcalık olarak kabul edilmekteydi. nedenle kent ve villaları, arkasındaki tepelere doğru açılmış taraçalar üzerinde konumlandırılmıştı.

ARES (MARS) HEYKELİ

Zeugmada bulunan bir diğer önemli buluntu da Roma dönemine ait 1,50 m boyunda bronz bir Mars heykeli. Eski Yunan' da savaş tanrısı olan "Ares' in Romalı karşılığı Mars heykelin ilk temizlik bakımını yapan arkeolog Fatma Bulgan' a göre "Mars Roma' da çok önemli bir tanrı. Bereketi ve gücü simgeliyor.Bilindiği gibi Mars savaşçı bir tanrı ve bu kararteriyle kente çok uyuyor. Ayrıca, Fırat kıyısında bereketli topraklar üzerinde kurulmuş bir kent. Bu nedenle Mars' ın Zeugma için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Yaklaşık 1800 yıl toprağın altında kalan bronz heykelin üzerini sert bir kalker tabakası kaplamış.

Bunun temizlenmesi oldukça güç. Çünkü, eserin özgün bronz yapısını bozmadan ve oksitlenmeyi harekete geçirmeden bu temizlenmeyi yapmak uzmanca, titiz bir çalışmayı gerektirir. Mars heykelinin üzerinde birde yanık izi var. Arkeologlar bunun M.S 252' de Parthlar 'ın, Zeugma'yı ele geçirerek yakıp yıkmasından kalan izler olduğunu düşünüyorlar.

ÇİNGENE MOZAİĞİ (GAİA)

Zeugma Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma'nın simgesi haline geldi.İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle çingene adı verildi.Ancak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri sürmekte. Gaia mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak kabul edilmektedir.

Gaia , Hesiodos'un Theogonia'sında büyük bir rol oynamasına karşılık, Homeros'un poemlerinde hiç görülmez. Hesiodos'a göre Gaia, Khaos'tan hemen sonra ikince olarak doğmuş, O'nun hemen ardından da Eros (aşk) gelmiştir.Gaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Gök'u (Ouranos) ve Dağlar'ı, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan Pontos'u doğurdu.Gök'ün doğuşundan sonra , Gaia O'nunla birleşti ve böylece sahip olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan çıkarak, tam anlamıyla birer tanrı oldular.

Önce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tehys doğdular.Bunlar dişi tanrısal varlıklardır.Bu kuşağın en genci Kronos'tur. Ardından Kyklopslar geldi:yıldırıma, şimşeğe ve gök gürültüsüne hükmeden tanrısal varlıklardı bunlar.Adları:Arges, Steropes ve Brontes di.Ve nihayet Ouranos'un aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet yanlısı varlıklar olan Hekatogkheir'ler doğdu.

TRITON MOZAİĞİ

Kaçakçılar tarafından bulunarak Amerika Birleşik Devletlerine kaçırılan bu mozaikte Amphytrite, Posseidon'dan olan çocuğu Triton'un üzerinde resmedilmiştir. Amphitrite dünyayı çepeçevre saran Deniz'in kraliçesi. Nereidler adı verilen Nereus ve Doris kızları grubuna girer.Kızkardeşlerinin korosunu o yönetiyordu. Amphitrite , bir gün Naksos adası yakınlarında kardeşleriyle dans ederken , Poseidon onu gördü ve kaçırdı.Poseidon'un onu uzun zamandır sevdiği ama genç kızın iffetine düşkünlüğünden onu reddettiği Okeanus'un derinliklerine, Hercules sütunlarının (Cebelitarık Boğazı) ötesinde gizlendiği anlatılır.

Yunus balıkları tarafından bulunan Amhitrite, büyük bir kortejle Poseidon'a getirildi ve Poseidon Amphitrite ile evlendi. Amphitrite'nin Deniz tanrısının yanındaki rolü, Zeus'un yanında Hera'nın ya da Ölüler tanrısının yanında Persephone'nin rolüne eşittir. Amphitrite genellikle kalabalık bir deniz tanrıçaları kortejiyle çevrili olarak gösterilir. Poseidon ile Amphitrite'nin denizin altındaki muhteşem düğünlerinden sonra bir çocukları dünyaya geldi.Bu çocuğun yüzü hem tanrılara hem de insanlara benziyordu.Fakat deniz yosunları ile örtülü bulunan belinden aşağısı bir balık kuyruğu gibi uzanıyordu. Triton adı verilen bu çocuk doğar doğmaz annesine (Amphitrite) ve babasına (Poseidon) hizmet etmeye, onların buyruklarını iletmeye başladı.

Büyük helezoni bir sedef kabuğu onun borusu idi.Kuvvetli nefesi ile üfürdüğü zaman, kudurmuş dalgaların sesine benzer sesler çıkarırdı. Poseidon ile Amphitrite'nin biricik oğulları olan Triton , vakit geçirmeden deniz kızları ile birleşerek bir çok çocuğun dünyaya gelmesine sebep oldu. O'nun çocuklarının da babası gibi yüzleri insanlara, vücutları balıklara benziyordu. Bütün nehirlerin ve denizlerin tanrısı olan Poseidon, yanında güzel karısı Amphitrite olduğu halde denizlerin derinliklerindeki muhteşem saraylarından çıkıp dolaşmaya başladıkları zaman bütün tritonlar, trampetlerini çalarak, borularını üfleyerek, dalgaların hiddetini yatıştırır, tanrının arabasının arkasından ve yanından yüzerek koşarlardı.

DIONYSOS VE NIKE

Anadolu kökenli şarap ve doğa tanrısı Dionysos , ve zafer tanrıçası Nike'nin bir arada görüldüğü bu mozaikte ; Dionysos , Nike tarafından idare edilen ve iki panter tarafından çekilen bir arabanın içinde görülmektedir. Panterlerin önünde ise dans ederek ilerleyen bir bakkha görülmektedir. Dionysos aynı zamanda kendi adında bir dinin de tanrısıdır. Bu dine mensup olanlar şarap içerek gizemli bir yolculuğa çıkıyor. İnsanın kendini aşması ve sırra erme gibi amaçlarla düzenlenen bu ayin benzeri törenleri yapan erkeklere Satirus, bayanlara da Bakkha denirdi.

ANTIOPE ve SATYROS MOZAİĞİ

Antiope çok güzel bir kadındır. Antiope'nin dillere destan güzelliğini gören tanrıların tanrısı Zeus O'na aşık olur. Ve bir Satyros ( Dionysos dininde şarap içerek ayin eden erkeklere verilen isim ) kılığına girerek Antiope'ye yaklaşır. Antiope'nin gönlünü çalan Zeus 'un güzel kadından iki çocuğu olur. Ancak Zeus'un terketmesiyle güzel Antiope ortada kalır. Babasından korkup evden kaçan Antiopes daha sonra Sikyon Kralı Epopeus'la evlenir.

POSEIDON, OCEANUS ve TETHYS MOZAİĞİ

Havuz zemini veya yemek odası tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte denizlerin en önemli tanrıları tasvir edilmiştir. En üstte Hippocam adı verilen ön tarafı at, arkası balık olan yaratığın üzerinde Posseidon görülmektedir. Posseidon'un elinde üç dişli dirgen bulunuyor. Mozaiğin alt kısmında ise yine bir diğer deniz tanrısı Oceanos ve , denizlerde dişiliği sembolize eden Tethys resmedilmiştir. Mozaiğin diğer alanları çeşitli deniz yaratıkları ile süslenmiştir.

DIONYSOS 'UN DÜĞÜNÜ

Tasvir panosundaki on figür soldan sağa doğru; Ayakta duran ve kase ile içki içen bir erkek figürü- oturur durumda ve elinde meşale tutan bir Menad - sağa doğru yürüyen ve kaldırdığı kollarıyla elinde tuttuğu nesnenin ne olduğu( mozaiğin bu bölümde tahrip olması nedeniyle) anlaşılamayan giyimli bir kadın figürü tahtta oturan giyimli bir kadın ile çıplak torsosu etrafında dalgalanan bol kumaş kütleleri ile tasvir edilmiş, başının etrafı hareli bir erkek figürü hahtın hemen yanında çıplak küçük bir çocuk figürü sola doğru yürüyen giyimli iki kadın figürü (ki, soldakinin başı tahrip olmuş , sağdaki daha sağlam ve elinde içinde eşyalar bulunan kapağı açık bir kutu tutmaktadır. ) en sağda ise iki elinde de bir tür flüt tutan bir kadın ile , arkasında vücudunun üst bölümü çıplak, dağınık saçlı ve sakallı bir erkek figürü yer almaktadır.

Merkezdeki grubu oluşturan çifttin yanında bir "Çocuk Eros"un bulunması bunlara yönelik bir armağan kutusu taşıyan sağdaki iki kadın ile, kollarının hareketinde Ariadne'nin başına koymak üzere olasılıkla bir defne çelengi uzattığını veya baht-kader ağını örmek üzere ip eğirdiğini düşündüğümüz soldaki kadının varlığı, sahnenin merkezindeki bu çiftin Dionysos ile Ariadne birlikteliğini, başka bir deyişle düğününü yansıttığını akla getirmektedir Dionysos'un Ariadne'yi Naxos adasında bulmasından sonra gerçekleştirilen şenlikli evlenme törenleri, Dionysos konulu kompozisyonlarda oldukça sık betimlendiğinden , buradaki sahneyi de Thiasos' dan çok Dionysos ile Ariadne'nin düğünü olarak yorumlamak daha uygun olsa gerektir. Sol baştaki Menad , bu evlilikten hoşnut olmayan , Dionysos'u yitirmek üzere olmanın huzursuzluğu ve küskünlüğünü yaşayan bir sevgili durumundadır.

APHRODITHE 'İN (VENÜS) DOĞUŞU

Roma' da eski İtalya'nın tanrıçası Venüs'le özdeşleştirilen aşk tanrıçası. Doğuşu konusunda iki farklı tradisyon vardır: bazen Zeus' la Dione' nin kızı sayılır, bazen de Ouranos' un kızı olarak kabul edilir. Buna göre, Ouranos' un, Kronos tarafından kesilen cinsel organları denize düşmüş ve bu tanrıçayı (dalgalardan doğan kadın veya "Tanrının tohumlarından doğan kadın") halk etmiştir. Aphrodite, denizden çıkar çıkmaz, Zephyroslar tarafından önce Kythira' ya, sonra da Kıbrıs kıyılarına götürüldü. Orada Mevsimler tarafından karşılandı, giydirildi,süslendi ve ölümsüzler alemine götürüldü. Lukianos' un anlattığı efsanede ise, Aphrodite' nin önce Nereus tarafından büyütüldüğü söylenir. Daha sonra Platon iki ayrı değişik Aphrodite tasavvur etti:Ouranos' dan doğan saf aşk tanrıçası Aphrodite Oirania; ve Dione'nin kızı, sıradan aşk tanrıçası Aphrodite Pandemos.

Ama bu, geç döneme ait felsefi bir yorum olup, tanrıçaya ilişkin çok eski mitoslara yabancıdır. Aphrodite' nin çevresinde, tutarlı bir anlatı oluşturmayan, ama tanrıçanın arada devreye girdiği çeşitli epizotları inceleyen değişik efsaneler meydana gelmiştir. Aphrodite , Lemnoslu topal tanrı Hephaistos' la evlendirildi. Ama o, savaş tanrısı Ares' i seviyordu. Homeros, bir sabat Güneş tarafından nasıl yakalandıklarını ve maceranın nasıl Hephaistos' a bildirildiğini anlatır. Hephaistos; gizlice bir tuzak hazırlar: bu, yalnızca kendisinin çalıştıra bildiği sihirli bir ağdır. İki aşığın Aphrodite' nin yatağında bir araya geldikleri bir gece, Hephaistos, ağı onların üzerine atar ve Olympos' un bütün tanrılarını çağırır. Bu manzara onları çok büyük bir neşeye garkeder. Poseidon' un ricası üzerine, Hephaistos ağı kaldırmaya razı olur, ama utanç içinde ki tanrıça Kıbrıs' a, Ares' de Trakya' ya kaçarlar. Aphrodite' nin aşklarından Eros ve Anteros, Deimos ve Phobos (Dehşet ve Korku), Harmonia (daha sonraları Thebai' de Kadmos' un karısı olmuştur) doğmuşlardır. Bazen, bu listeye bahçelerin koruyucusu Lampsakoslu tanrı Priapos' da eklenir. Aphrodite bahçe tanrıçası olarak gösterilir; ama, bu daha çok Aphrodite' nin İtalyan versiyonu olarak gösterilir.

Aphrodite' nin, aşkları Ares' le sınırlı olarak kalmadı. Ağaca dönüşen Myra, Adonis' i dünyaya getirdiği zaman, Aphrodite olağanüstü güzellikteki bu çocuğu aldıve onu Persophane' ye emanet etti. Ama, Persophane çocuğu geri vermek istemedi. Olay Zeus' un hakemliğine sunuldu, Zeus, delikanlının üçte birini Persophane' yle, yılın üçte birini Aphrodite' le, geri kalan üçte birini de istediğiyle geçirmesine karar verdi. Ne var ki Adonis yılın üçte birini Persophane' yle, yılın üçte ikisini Aphrodite' le geçiriyordu. Çok geçmeden bir yaban domuzu tarafından yaralanan Adonis belki de Ares' in kıskançlığının kurbanı olarak öldü. Tanrıça, İda' da Agkhises' e gönül verdi ve ondan iki oğlu oldu: Aineias ve bazı tradisyonlara göre, Lyrnos. Aphrodite' in, öfkeleri ve lanetleri ünlüydü. Ares' in aşkını kabul ettiği için Eos' u cezalandırmak amacıyla, onda Orinos' a karşı dayanılmaz bir aşk uyandırdı. Yine, kendisini onurlandırmadıkları için, bütün Lemnos' lu kadınlara, kocalarını Trakyalı tutsak kadınların yanına kaçırtacak kadar tahammül bir arız ederek, onları cezalandırdı. Lenmnos' lu kadınlar, adadaki bütün erkekleri öldürdüler ve bir kadınlar topluluğu kurdular: Argonautlar gelip onları bir çocuk sahibi yapana kadar sürdü bu. Aphrodite, Paphos' ta Kinyras' ın kızlarını da, onları yabancılara fuhuş yapmaya zorlayarak, cezalandırdı.

Aphrodite' in lütfu da daha az tehlikeli değildi. Bir gün, Nifak tanrıçası ,Hera, Athena ve Aphrodite arasında en güzele karar vermek üzere ortaya bir elma koydu. Zeus, daha sonraları Paris adıyla tanınacak olan Aleksandros' un üç tanrıçaya hakemlik etmesi için,Hermes' e, onları Traos' daki İda dağına çıkarmasını emretti. Üç tanrıça Aleksandros' un önünde tartışmaya başladılar.;güzellikleriyle övünüyor ona armağan vaat ediyorlardı. Hera, ona evrenin krallığını,Athena savaşta yenilmezliği, Aphrodite ise Heleneyle evlenmeyi vaat ediyordu. Sonunda Aleksandros Aphrodite ' i seçti. Böylece, Aphrodite,Troya savaşının başlamasına neden oldu. Bütün savaş boyunca, Troyalılar' dan özellikle de tüm savaş boyunca Paris' ten himayesini eksik etmedi:Paris Menelaos' la teke tek dövüştüğü ve neredeyse yenik düşeceği sırada, Paris'i tehlikeden kurtardı ve böylece savaşın yeniden genellik kazanmasına yol açtı.

Daha sonra, Diomedes tarafından az daha öldürülecek olan Aineias' ı aynı şekilde korudu. Hata Diomedes, tanrıçayı yaraladı. Ne var ki Aphrodite' nin koruması, Troya' nın düşmesini ve Paris' in ölmesini önleyemedi. Bununla birlikte Aphrodite, Troyalılar soyunu devam muhafaza edebildi. Onun sayesindedir ki Aineias, babası Agkhises ve oğlu İulius ile birlikte ve Troya Penatlarını da taşıyarak, alevler içindeki şehirden kaçabildi ve yeni bir yurt kurabileceği bir toprak arayıp bulabildi. Aphrodite-Venüs' ün, Roma şehrinin koruyucu tanrıçası olarak kabul edilmesi bu yüzdendir. Venüs, ayrıca İulii ailesinin atası olarak kabul ediliyordu. Çünkü, İulii, İulius' un ahfadındandı ve dolayısıyla tanrıçanın altsoyunu oluşturuyordu. Bu nedenledir ki, Sezar,ona Venüs Ana,Venüs Genitrix adıyla bir tapınak inşa ettirmiştir. Tanrıçanın en sevdiği hayvanlar güvercinlerdi. Arabasına güvercinler konulmuştu. Sevdiği bitkiler de gül ve nergisti.

AKHILLEUS MOZAİĞİ

Akhilleus'un Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası O'nu Skyros adasına , Kral Lykomedes'in sarayına gönderir. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyerek sarayda yaşayan Lykomedes'in diğer kızlarının arasına karışır. Ancak ilerleyen günlerde Akhilleus'un Troya seferine katılmaması halinde Troya'nın alınamayacağı kehanetleri üzerine Odysseus O'nu aramaya başlar. Akhilleus'un savaşçı ruhunu çok iyi bilen Odysseus Kral Lykomedes'in sarayına akıllıca bir plan yaparak gider. Gezgin bir satıcı kılığında Lykomedes'in haremine girer. Kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın eşyaları ile birlikte birkaç silah koyar. Haremdeki bütün kadınlar takı ve kumaşlarla ilgilenirken , kadın kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alır ve kullanmaya başlar. Odysseus'un planı tutmuştur ve Akhilleus'un gerçek kimliği ortaya çıkmıştır. Zeugma'dan çıkarılan mozaikte de işte bu an tasvir edilmektedir

OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ

Antik çağlarda Akdeniz haricindeki dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan Oceanos , denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşar. Dünyadaki bütün ırmakların ve nehirlerin Oceanos ve Tethys'ten meydana geldiğine inanılır. Zeugma'dan çıkarılan ve villalardan birinin havuz tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte de Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla çevrelenmiş olarak betimlenmiştir. Mozaikte ayrıca yunuslara binen veya balık tutan Eroslara da rastlanmaktadır.

DAIDALOS MOZAİĞİ

Denizlerin tanrısı Posseidon , Girit Kralı Minos'a bir boğa hediye eder. Kral Minos'un karısı Pasiphae bu boğaya aşık olur. Sarayın sanatçılarından Daidalos'a kendisine tahtadan büyük bir inek yapmasını söyler. Pasiphae , Daidalos'un yaptığı bu tahta inek maketinin içinde hediye edilen boğa ile birleşir. Boğa ile Kraliçe Pasiphae'nin bu birleşmesinden insan bedenli boğa başlı bir canavar doğar. Bu canavara Minotaur adı verilir. Kral Minos , hakimiyeti altındaki sitelerden her yıl belli dönemlerde 7 kadın 7 erkek kurban alır ve bu kurbanları labirentin içinde yaşayan Minotaur'a yem olarak verirdi. Atinalılar artık Minotaur'a kurban vermek istemezler. Atinalılar adına savaşçı Theseus , Girit'e tek başına gelir ve labirentin içindeki Minotaur'u öldürür.

Kral Minos'un kızı Ariadne de kahraman Theseus'a aşık olur. Labirenti inşa eden Daidalos'tan yardım alarak Theseus'la birlikte Girit adasından kaçarlar. Bu ihaneti öğrenen Girit Kralı Minos , kaçaklara yardım eden Daidalos'u oğlu İkaros'la beraber bu labirente kapatır. Labirent'in içinde uzun süre mahsur kalan Daidalos ve İkaros ; kendi yaptıkları kanatları balmumu ile kollarına uçarak Girit Adası'ndan kaçarlar. Gökyüzünde kendi yaptıkları kanatlarla uçarken babasının uyarılarını dinleyemeyerek güneşe çok yaklaşan İkaros'un kanatlarındaki balmumu sıcaktan eriyince düşerek ölür. Zeugma'dan çıkarılan bu muhteşem mozaikte Daidalos (sağdan ikinci) ve oğlu İkaros (en sağda ) Pasiphae'nin (en solda tahtta oturuyor) istediği tahta inek maketinin yapımı için çalışırken görülmektedir.

GALATEIA MOZAİĞİ

Etimolojik bakımdan süt beyazlığını çağrıştıran bu adı taşıyan iki kişi vardır efsanede. Birincisi, Nereus kızlarından biri ve bazı Sicilya halk efsanelerinde rol oynayan bir deniz kızı tanrıçasıdır. Sakin denizde yaşayan beyaz tenli genç kız Galateia' ya canavar vücutlu Sicilyalı Kyklops Polyphemos vurgundu. Ama, genç kız bu aşka karşılık vermiyordu. Onun gönlü, bir Nympha ile tanrı Pan' ın olan Akis' teydi. Bir gün Galateia sevgilisinin göğsünde dinlenirken, Polyphemos onları gördü. Akis, kaçmaya çalıştıysa da Kyklops kocaman bir kaya parçasını fırlatarak onu ezdi. Galateia, Akis' e annesi Nynmpha' nın kimliğini vererek, onu suları berrak bir ırmak yaptı. Bazen Polyphemos' la Galateia' nın aşklarından üç kahraman doğduğu söylenir.: sırasıyla Galatlar' a Keltler' e ve İllyrialılar' a adını veren Galas, Keltos ve İllyrius.

Bu durumda, Galateia Efsanenin bir versiyonunda, Nereus kızıyla Polyphemos' un aşklarının karşılıklı olduğu anlatılmış olabilir. Ama , bize bu konuda hiçbir tanıklık ulaşmamıştır. Öteki Galateia bir Giritli olup, Eurytios adlı birinin kızıdır. Bu Galateia, Phaistos şehrinde yaşayan ve iyi bir aileden gelmekle birlikte çok yoksul olan Lampros' la evliydi. Galateia' nın hamile kaldığını öğrenen Lampros, ona yalnızca erkek çocuk istediğini söyledi. Eğer kız çocuğu doğurursa, Galateia çocuğu terk etmek zorunda kalacaktı. Lampros, dağra sürüsünü güderken, Galateia bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ama, onu terk etmeye gönlü razı olmadı. Kahinlerin öğüdü üzerine, Galateia, çocuğuna erkek giysileri giydirdi ve ona Leukippos adını taktı; olup bitenleri de Lampros' dan sakladı. Ama, zaman geçtikçe Leukippos güzelleşti ve yalanı gizlemek imkansızlaştı. Galateia korkuya kapıldı ve Leto' nun tapınağına giderek, tanrıçadan kızının cinsiyetini değiştirmesini istedi. Leto, Galateia' nın yalvarmalarına dayanamayarak onun dilediğini kabul etti ve genç kız erkek oldu.

SİLENOS MOZAİĞİ

Silenos yaşlanmış Satyros'lara (Dionysos'un maiyetinin ayrılmaz parçası olan doğa daimonları ) verilen genel addır.Fakat aynı zamanda , Dionysos'u yetiştirmiş olan bir efsane kahramanına da mitolojide bu adın verildiği biliniyor. Silenos'un seceresine ilişkin çok değişik bilgiler mevcuttur.Silenos bazen Pan'ın ya da Hermes'in bin Nympha'dan olma oğlu olarak kabul edilir ; bazen de O'nun Ouranos'un Kronos tarafından kesilen erkekliğinden damlayan kanlardan doğduğu ileri sürülüyor.Bu silenos son derece bilge bir kişiydi, ama bilgeliğini insanlara ancak zor altında gösterirdi.

Örneğin; bir keresinde Kral Midas tarafından derdest edilmiş ve ona bilgece sözler söylemişti.Vergilius da VI. Ecloga'sında aynı şekilde, çobanların Silenos'u şarkı söylemeye zorladıklarını tahayyül eder. Silenos'un Kentauros Pholos'un babası olduğu ve onu bir dişbudak ağacı Nymphasından dünyaya getirdiği ileri sürülüyordu.Başka bazı efsaneler O'nu Apollon Nomius'un (Arkhadia'lı Apollon) babası olarak da görürler. Silenos son derece çirkindi.Yassı burunlu, kalın dudaklı , boğa bakışlıydı.Çok kocaman bir karnı vardı.Genellikle bir eşeğin üzerinde ve çok sarhoş olduğundan, dengesini güçlükle koruyabilir bir halde tasvir ediliyordu.

TİYATRO GRUBU MOZAİĞİ

Zeugma Antik Kenti'nde B Bölgesi'ndeki kurtarma kazıları sırasında gün ışığına çıkarılan bu mozaikle ilgili değişik yorumlar yapılmakta.3 insan figürünün bir platformun önünde koltuklarda otururken gösteren mozaik hakkında ilk teşhis bir tiyatro grubunu resmettiği şeklindeydi.Ancak tiyatro figürlerindeki insanların yüzlerinde genellikle maske bulunduğuna dikkat çeken bazı araştırmacılar ise bu yoruma katılmıyor. Samsota'lı mozaik sanatçısı Zosimos tarafından yapılan mozaiğin altında da " Zosimos Yaptı" şeklinde bir ibare bulunuyor.

YUNUSLU EROS MOZAİĞİ

Packard Humanities Instuties'in sponsorluğunda gerçekleşen kurtarma kazıları sırasında ortaya çıkarılan bu mozaikte yunus balıkları üzerinde Aşk tanrısı Eros figürleri tasvir edilmekte.

Zeugmada son durum

Turizm Bakanı Mustafa Taşar`ın talimatıyla gelen bir ekip, Zeugma antik kenti ve Rumkale`de, Turizm Bakanlığı`nca neler yapılabileceğini saptadı. Turizm Müdürü Mehmet Doğan, A.A muhabirine, Zeugma antik kenti, Rumkale ve kültür turizminde değerlendirilebilecek başka alanlarda sektörün nelere ihtiyaç duyduğunun saptanması amacıyla çalışma başlatıldığını söyledi.

Doğan, Turizm Bakanı Taşar`ın görevlendirdiği uzmanların, mozaikleri ile dünya gündemine gelen Zeugma antik kenti ve inanç turizmi kapsamında değerlendirilmesi öngörülen Rumkale`de otopark, tuvalet, oturma grupları ve benzeri sosyal tesislerle çevre düzenlemesi yapılmasına ihtiyaç olduğunu saptadığını bildirdi. Doğan, "Ayrıca, Rumkale`ye Fırat Nehri`nden ulaşımda kullanılmak üzere iskele inşa edilecek" dedi.

Çalışmalar sonucu proje hazırlanacağını ve keşif çıkarılacağını anlatan Doğan, "Kısa sürede sonuçlanacak bu çalışmalar sonucu Gaziantep Valiliği`ne aktarılacak ödenekle projeler başlatılacak. Sayın Bakanımız, Zeugma antik kenti başta olmak üzere, kültür turizmi alanında önem taşıyan değerlerin korunması ve tanıtımı için çalışma başlattı" diye konuştu.

Diğer çalışmalar

Türk mimarisi içerisinde özgün yeri bulunan Antepevlerinin korunması amacıyla çalışma yapıldığını ve bu kapsamda 'Dayı Ahmet Ağa Konağı'na öncelik verileceğini anlatan Doğan, şu bilgiyi verdi:

"Yanarak tahrip olan ve terk edilen Şırahanı başta olmak üzere hanlar, tarihi camiler ve Nurdağı İlçesi`ndeki Ökkeşiye Hazretleri Türbesi, Kilis Öncüpınar Sınır Kapısı ve Hazreti Hamza Türbesi`nde çevre düzenlemesi ve onarım çalışması yapılacak. Zeugma antik kentinden çıkarılan ve dünya arkeoloji çevrelerinin bir anda projektörlerini üzerinde toplayan eşsiz mozaiklerin posterleri Turizm Bakanlığı`nca basılacak. Zeugma`dan çıkarılan mozaiklerin diaları bakanlığa iletildi. Bu çalışma sonrası Zeugma daha geniş bir alanda tanınacak."

Kaynak:
[Teşekkür Butonu][Sosyal Medya Hesaplarımız][Site Kuralları]
"Özgürlük uğrunda herşeyi göze alabilenlerin hakkıdır!"

Kullanıcı avatarı
Ihsan
Mesajlar: 2460
Kayıt: Çrş Ağu 21, 2013 8:34 pm
Ettiği Teşekkür: 168
Aldığı Teşekkür: 288

Re: Zeugma

Mesaj gönderen Ihsan »

Zeugma Arkeolojik Siti (Gaziantep)

Resim

Gaziantep İli, Nizip İlçesi sınırları içerisinde yer alan Zeugma Arkeolojik Siti, Helen ve Roma dünyasının doğu sınırının en önemli şehri olup, Kommagene Krallığı döneminde benzersiz özelliklere erişen iki adet bütünleştirilmiş tapınak ile çoğu M.Ö. 2. ve 3. yüzyıllara tarihlenen muhteşem mozaiklerle süslenmiş Roma evleri gibi şekli ve süslemesi açısından ünik olarak değerlendirilen yapıları içinde barındırmaktadır. Zeugma Arkeolojik Siti, bölgedeki antik Helenistik ve Semitik kültürel alanların entegrasyonu ve sinkretik karma kültürlerin doğuşunun anlaşılması açısından çok büyük bir tarihi öneme sahiptir. Şehirde Antiochus tarafından kutsanmış olan iki adet tapınağın, sinkretik kültler ve Kommagene Krallığı’nın hakim kültü tarafından temsil edilmesi nedeni ile Zeugma Kommagene’de ünik bir konuma sahip olmuştur. Zeugma’da çoğu M.Ö. 2. ve 3. yüzyıllara tarihlenen göz alıcı mozaik ve fresklerle süslenmiş pek çok Roma evi bulunmaktadır. Zeugma mozaikleri, Helenistik ve Doğu Roma’da kozmopolit bir şehirdeki özel yaşamı yansıtan resimsel sanatın ünik bir koleksiyonudur. Biçimsel mozaikler antik edebiyat ve mitolojinin ünik resimsel sunumlarını içermekte olup; Zeugma bu açıdan da antik resimsel sanatın çok önemli bir hazinesi konumundadır.

Resim

Kaynak: kulturvarliklari.gov.tr
[Teşekkür Butonu][Sosyal Medya Hesaplarımız][Site Kuralları]
"Özgürlük uğrunda herşeyi göze alabilenlerin hakkıdır!"
Cevapla