2023-2024 Öğretim Yılı Coğrafya Dersi Plan Örnekleri 2023-2024 Öğretim Yılı Coğrafya Dersi Sene Başı Zümre Tutanağı Örneği 9-10-11-12.Sınıf Coğrafya Dersi Günlük Plan Örnekleri 2018-2019 Öğretim Yılı Coğrafya Dersi Yazılı Örnekleri (9,10,11 ve 12.Sınıflar) Yeni Coğrafya Öğretim Programı (20.01.2018)

Ayasofya

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Ihsan
Mesajlar: 2460
Kayıt: Çrş Ağu 21, 2013 8:34 pm
Ettiği Teşekkür: 168
Aldığı Teşekkür: 288

Ayasofya

Mesaj gönderen Ihsan »

Ayasofya

Resim

İstanbul'da bulunan ve 918 yıl kilise, 482 yıl cami ve 1935'den bu yana müze olarak kullanılan Ayasofya, 537 yılında Bizans İmparatoru Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır.

Bugünkü Ayasofya'nın bulunduğu yerde ilk kilise İmparator I. Konstantinos (324-337) zamanında yapılmıştı. O zamanki Bizans'ın en büyük mabedi olan bu yapı 44 yıl sonra bir yangında yokoldu. 415 yılında onun yerine İmparator II. Theodosius tarafından yaptırılan yeni kilise de 532'de Nika ihtilali sırasında yanmıştır.

Bundan sonra İmparator Justinianus (M.S. 527-565), Hz. Adem'den beri görülmemiş ihtişamda, yangınlara ve depremlere direnebilecek, gelecek çağlara ulaşabilecek sağlamlıkta bir eser yaptırmaya karar verir. Bu büyük yapının inşaasına Trallesli Anthemios ve Milet'li İsodoros adlı mimarları tayin eder. Eski mabedlerin en güzel malzemeleri toplanarak İstanbul'a getirilir. 8 sütun Efes'teki Artemis tapınağından, diğer sütunlar da Atina, Roma, Delf ve öteki şehirlerdeki mabedlerden toplanarak hepsinden ayrı bir yücelik kazandırılmak istendi. O zamanın meşhur mermer ocakları olan Prokonez'den beyaz mermerler, Eğriboz adasından açık yeşil mermerler, Karia'dan beyaz-kırmızı mermerler, Mısır'dan porfirler, Teselya ve Lakonya'dan yeşil mermerler ve Siga'dan damarlı pembe mermerler getirildi.

Mabetin yapımına 23 Aralık 532'de başlanmıştır. Hergün 1.000 işçi çalıştırılarak 5 yıl süren inşaat 27 Aralık 537'de tamamlanmıştır. Yapı büyük bir orta mekan, iki yan mekan (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. Ayasofya 77 metre uzunlukta, 71,70 metre genişlikte bir alanı kaplar. Mabede 9 büyük kapıdan girilmektedir. Kubbesi 30,31 metre çapında ve 55,60 metre yüksekliğindedir. Kubbenin kendi yüksekliği 13,80 metre, bütün binanın yüksekliğiyse 81 metredir. Kubbe hafif tuğlalardan yapılmıştır. Kubbe kasnağında 40 tane pencere vardır. Bunlardan dördü kapalı durur. Kubbe 989 ve 1346' da yine kısmen yıkıldı ve aynen inşa edildi.

Yapıyı ayakta tutan 107 sütundan 40 tanesi alt, 67 tanesi de üst kısımdadır. Bina zemininin altına geniş sarnıçlar yapılmış ve içine büyük fil ayakları dikilmiş, bu şekilde depremlere karşı esneklik ve mukavemet kazandırılmıştır.

Ayasofya'nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler 9-12. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir.

2. Haçlı seferlerine kadar Ayasofya'nın içi benzersiz mozaikler, renkli mermerler, fildişi levhalar, altın, gümüş ve diğer değerli taşlarla, ağır işlemeli kumaşlarla süslüydü. Kubbenin altında, orta yerde fildişinden yapılmış ve değerli taşlarla bir kürsü vardı. Mihrabın önünde de altın yaldızlı gümüş bir bölme bulunuyordu. Tarihçilere göre Ayasofya'da bulunan gümüş kaplamalar ve süsler 20.000 kilo civarındaydı. 1204'te İstanbul'u işgal eden Haçlılar mozaiklerin çoğunu, altın, gümüş ve değerli taşlarla süslü olan herşeyi yağma etmişlerdir. Bunlara, ganimetleri Venedik'e taşıyan kadırgayı ağırlığıyla batıran büyük altar da dahildir.

Resim

İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet'in emriyle camiye çevrilen Ayasofya'daki bazı freskler ve haçlar bozulmayacak şekilde badana ile örtülmüştür. Mabedin güneydoğu tarafı iki payanda ile takviye edilmiş ve aynı köşeye bir minare yapılmıştır. Mabede II. Beyazıt bir, Kanuni Sultan Süleyman da 2 adet minare daha ilave ettirmiştir.

Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin Kuran'dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak, yazılı levhalar en ilgi çekici olanıdır. Mihrabın yan duvarlarında da Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.

Sultan II.Selim, Sultan III.Mehmet, Sultan III.Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I.Mahmut'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecid'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.

Ayasofya ile ilgili bir çok söylenti vardır. Bunlardan birine göre, büyük bir deprem atlatan Ayasofya'nın kubbesinin çökmüş ve hiçbir mimarın kubbeyi kapatmaya gücünün yetmemiştir. Daha sonra keşişler Mekke'ye gidip, o sıralarda henüz çocuk olan Hz. Muhammed'in tükürüğünü bir okkaya koymuşlar ve elinin resmi de zemzem suyu ile yıkanarak bir ceylan derisine nakledilmiş ve İstanbul'a getirilerek kubbe harcına ilave edilmiş ve kubbe tamamlanabilmiştir.

Bir diğer söylentiye göre ise, Ayasofya'nın içerisinde bulunan ve dilek taşı denen taştaki deliğe elin başparmağı sokulup bir tam tur attırılabilince parmak nemleniyorsa, o kişinin dileklerinin gerçekleşir. Bu inanç hala devam etmektedir. Sürekli nemli olan ve terleyen bu mermer sütün, hala özelliğini korumaktadır. Fatih Sultan Mehmed'in fetihten sonra bu deliğe parmağını sokarak kubbeyi döndürdüğü söylenir. Bu sütünun yanında yer alan bölümde ise, kiliseyi koruyan meleğin fetihden önce burada kaybolduğu anlatılır.

537'den 1453'e kadar kilise, 1453'ten itibaren cami olarak kullanılan Ayasofya, 1 Şubat 1935'de müze haline getirilmiştir ve her gün yüzlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir.
[Teşekkür Butonu][Sosyal Medya Hesaplarımız][Site Kuralları]
"Özgürlük uğrunda herşeyi göze alabilenlerin hakkıdır!"

Cevapla